Stockholm’deki Karolinska Enstitüsü’nde bugün hasat günü. Güneş, yapraklarla çevrili kampüsü aydınlatırken, içerideki laboratuvarlarda bilim insanları floresan ışıklar altında titizlikle çalışıyor. Yeşil koruyucu kıyafetlerine bürünmüş ekip, steril temiz odalarda test tüplerine gözü gibi bakıyor. Tüplerin içinde bugünün hasadı yer alıyor: Mezenkimal kök hücreler (MSC’ler).

Bir insan saç telinin dörtte biri genişliğinde olan bu hücreler, minik görünümlerinin aksine muazzam bir potansiyele sahip. Enflamasyonu azaltıyor, hasarlı dokuları onarıyor, bağışıklık sistemini düzenliyorlar. Kronik hastalıkları tedavi edebiliyor, yaşlanmayı yavaşlatabiliyor, hatta hastalıklar başlamadan önce onları önleme potansiyeline sahipler. Ancak bu hücrelerin modern tıbbın temel taşlarından biri haline gelebilmesi için uygun maliyetle, güvenilir ve büyük ölçekli üretilebilmesi şart.

İsveçli biyoteknoloji girişimi Cellcolabs, bu zorluğun artık aşılmak üzere olduğuna inanıyor. Bilimsel atılımlar, düzenleyici esneklik ve teknolojik gelişmelerin bileşimi sayesinde MSC’lerin ticarileşmesi artık çok daha yakın. Cellcolabs, önümüzdeki on yıl içinde kök hücre tedavilerinin maliyetini %90’a kadar düşürmeyi hedefliyor.

Son hasat, bu dönüşümün güçlü bir sinyalini veriyor: Tek bir donörden alınan örnekten tam 4,1 milyar hücre üretildi — bu, yaklaşık 200 standart doz anlamına geliyor.

“Tıpta Gerçek Bir Kırılma Noktasındayız”

Cellcolabs CEO’su Dr. Mattias Bernow, bu gelişmeler karşısında oldukça iyimser. 43 yaşındaki CEO, bugün elde edilen hasadın gelecekte olacakların sadece küçük bir ön gösterimi olduğunu söylüyor:

Gerçekten de tıbbın tarihinde bir kırılma noktasında olduğumuza inanıyorum.

MSC’lerin Gücü Nereden Geliyor?

MSC’ler vücutta doğal olarak bulunuyor. Aslında her insanın içinde milyarlarca kök hücre yer alıyor. Bu hücreler adeta vücudun tamir ekibi gibi çalışıyor: Doku onarımı yapıyor, bağışıklığı düzenliyor, yaşlanmayı yavaşlatıyor.

2012 yılında Karolinska Enstitüsü, bu alandaki en büyük dönüm noktalarından birine sahne oldu. John Gurdon ve Shinya Yamanaka, olgun hücrelerin yeniden programlanarak vücuttaki hemen her hücre türüne dönüşebileceğini keşfettiler ve bu buluş onlara Nobel ödülünü kazandırdı. Bu atılım, rejeneratif tıbbın kurallarını baştan yazdı.

MSC’ler bugün bu ilerlemenin en somut örneklerinden biri. Enjekte edildiklerinde vücuda “kendini iyileştir” sinyali gönderiyorlar. Sonuç: Vücut kendi kendini onarmaya başlıyor.

Bir Damla Kemik İliği, 200 Doz Şifa

Cellcolabs, MSC’leri 18 ila 30 yaş arasındaki sağlıklı gönüllülerden, kemik iliği yoluyla elde ediyor. Sadece 50 mililitrelik bir örnek — yani bir tekila bardağı kadar — tam 200 doza denk geliyor. Vücut bu miktarı 6-8 hafta içinde doğal olarak yeniliyor. Üstelik işlem kısa ve minimal invaziv.

Ancak hücre üretimi sanıldığı kadar kolay değil. Canlı hücrelerle çalışmak; karmaşık biyoprosesler, steril ortamlar ve üst düzey kalite kontrol gerektiriyor.

Burada devreye Prof. Katarina Le Blanc giriyor.

Roket bilimi değil ama kök hücre — o yüzden neredeyse o kadar zor.

Le Blanc, MSC’lerin bağışıklık ve enflamasyon hastalıklarını tedavi edebileceğini bilimsel olarak kanıtlayan öncülerden. Onun çalışmaları sayesinde bağışıklık uyumu sağlanmış, bağış yapan hücrelerin terapötik olarak kullanılabileceği gösterilmiş. Bu sayede klinik üretim standartları oluşmuş ve daha geniş çaplı kullanımın önü açılmış.

Dr. Bernow’un tabiriyle:

Bunu roket bilimi olarak nitelendiremeyiz ama kök hücreler de ona oldukça yakın. Bu süper karmaşık bir iş. Bu hızla ilerlememizin tek sebebi, Le Blanc’ın yıllar süren çalışmaları.

Le Blanc’ın klinik denemelerinden biri, bağışıklık sistemiyle çakışan kemik iliği nakli hastalarında umut verici sonuçlar vermişti. MSC’ler, tedaviye yanıt vermeyen hastalarda dahi hayatta kalma oranını önemli ölçüde artırmıştı. Daha sonra ses tellerinin onarımı, COVID-19 tedavisi gibi farklı alanlara yöneldi. Ancak bu noktada en büyük engel ortaya çıktı:

Hücreleri tükendi,” diyor Bernow. “Yeni bir çözüm şarttı.

2021’de araştırmalarını Cellcolabs’a devreden Le Blanc, tedavilerin ölçeklenmesini mümkün kıldı. 2023’te Karolinska tesisi resmi üretim iznini aldı. O günden bu yana üretim maliyetleri hızla düşüyor.

Hedefimiz, kök hücreye erişimi demokratikleştirmek.

Üretimden Sorumlu Başkan Lina Sörvik, önceden büyük ilaç firmalarında yöneticilik yapıyordu. MSC’lerin potansiyelinden öylesine etkilenmiş ki Cellcolabs’a katılmış. Bugün, her hasat gününe sabah 07:00’de başlıyor. Tüm ekip koruyucu ekipmanla çalışıyor, hücreler toplanıyor, kalite testlerinden geçiyor ve ileri kullanımlar için donduruluyor.

Tedavi alanı çok geniş: Orta yaşlı bireylerde eklem ağrıları, sporcularda sakatlık sonrası iyileşme, yaşlılarda yaşlanmanın yavaşlatılması. Hatta biohacker ve teknoloji girişimcisi Brian Johnson, Cellcolabs tarafından üretilen 300 milyon MSC’yi dizlerine, omuzlarına ve kalçalarına enjekte ettirdi.

Bernow’un yorumu:

Bu hücrelerin uygulanamayacağı neredeyse hiçbir alan yok.

Yeni Nesil Antibiyotikler mi?

Bernow, Harvard Tıp Fakültesi eski dekanı Joseph Martin’in şu sözünü sık sık hatırlatıyor:

Kök hücre terapileri, kronik hastalıklar için antibiyotiklerin enfeksiyon hastalıklarında yaptığı etkiyi yapabilir.

Nasıl ki antibiyotikler bir asır önce ölümcül enfeksiyonları ortadan kaldırdıysa, MSC’ler de günümüzün ölümcül ve süründürücü kronik hastalıklarıyla savaşta aynı devrimi yaratabilir.

Gelecek Bioreaktörlerde

Cellcolabs bugün MSC’leri klasik yöntemlerle düz yüzeylerde üretiyor. Ancak şirketin gözü biyoreaktörlerde. Otomatikleştirilmiş, kontrollü ortam sağlayan biyoreaktörler sayesinde üretim katlanarak artacak. Şirket, Stockholm Kraliyet Teknoloji Enstitüsü ile bu teknolojiyi geliştiriyor.

Hedef: 2028’de tam ölçekli lansman.

Bahamalar ve Abu Dabi’de yürütülen denemeler, bu terapilerin potansiyelini gözler önüne seriyor. Mevzuat açısından esnek ve hasta dostu politikalar sayesinde bu bölgeler sektörde öncü konumda. Başarı sağlanırsa, Bernow diğer ülkelerin de peşinden geleceğine inanıyor.

Sonuçta sadece yaşam süresini değil, yaşam kalitesini de artıran bir sistem kurulabilir.

Son 100 yılımızda, çoğunlukla sağlıksız şekilde yaşlandık,” diyor Bernow.
Ama kök hücreler kronik hastalıkların başlangıcını geciktirirse, gerçekten sağlıklı bir uzun yaşam mümkün hale gelir.